Son yıllarda birçok ülke, ekonomik büyümeyi öncelikli hedef olarak benimseyerek kalkınma planlarını bu doğrultuda şekillendirmeye çalışıyor. Ancak, ekonomi büyürken tarım sektöründe gözlemlenen duraklama, birçok uzman için soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Ekonomik büyüme ile tarım arasındaki bu çelişkiyi anlayabilmek için, yatırımların yönü, kırsal kalkınma politikaları ve tarımın sosyo-ekonomik yapısı gibi unsurları derinlemesine incelemek gerekiyor.
Ekonomik büyüme genellikle sanayi ve hizmet sektörlerinde yoğunlaşırken, tarımın bu büyüme sürecinde sağladığı katkı göz ardı edilebiliyor. Tarım sektörü, birçok ülkede hala büyük bir istihdam kaynağı olmakla birlikte, ortaya çıkan yeni ekonomik dinamikler, tarımın, üretkenliğin niteliksel artırılması açısından geride kaldığını gösteriyor. Modern tarım uygulamaları ve teknoloji kullanımı, büyüme için gerekli olan üretkenliğin artışı konusunda önem arz etse de, bu unsurlar tam anlamıyla hayata geçirilemiyor.
Tarımda verimlilik artışının sağlanabilmesi için öncelikle çiftçilerin bilgi ve becerilerinin geliştirilmesi gereklidir. Ancak, ekonomik büyüme planlarının çoğu, bu alanda yeterli yatırımı sağlamaktan uzak görünüyor. Ayrıca, kırsal alanlarda yaşayan insanların tarımdan uzaklaşarak şehirlere yönelmesi de önemli bir sorun teşkil ediyor. Kırsal kesimdeki gelir farkları ve sosyal adaletsizlikler, tarımın geleceğini tehdit eden en önemli unsurlardan biri haline geliyor.
Ekonomik büyüme ile tarımın birbirini tamamlayabilmesi için kırsal kalkınma politikalarının gözden geçirilmesi ve güçlendirilmesi gerekiyor. Tarım sektörüne yönelik investisyonların artırılması, çiftçilere uygun mali desteklerin sağlanması ve genç nüfusun tarım sektörüne kazandırılması elzemdir. Tarımsal verimliliği artırmanın yanı sıra, ekonomik büyüme ile tarım arasındaki ilişkiyi pekiştirecek sosyal ve ekonomik programların geliştirilmesi önem taşımaktadır.
Bu noktada, sürdürülebilir tarım uygulamaları ve organik tarımın teşvik edilmesi, hem çevresel hem de ekonomik açıdan çiftçilerin kârlılığını artırabilir. Ayrıca, kooperatifleşmenin desteklenmesi, çiftçilere daha güçlü bir sosyal güvenlik ağı sağlar. Ekonomik büyüme hedeflerine ulaşırken tarım sektörü de kaybedilmemesi gereken bir oyuncu olarak yerini almalıdır.
Sonuç olarak, ekonomik büyümenin tarım sektörünü kurtaramaması, sektördeki köklü sorunların ivedilikle ele alınmasını gerektirmektedir. Tarımın geleceği, sadece ekonomik verimlilik ile değil, aynı zamanda sosyal adalet ve çevresel sürdürülebilirlik ile şekillenecektir. Bilim ve teknoloji desteği ile birlikte yapılan doğru politikalar, hem tarımı hem de kırsal kalkınmayı destekleyecek bir sinerji yaratabilir. Tüm bu unsurlar göz önüne alındığında, ekonomik büyüme yalnızca bir hedef olmaktan ötesine geçmeli ve tarım ile bütünleşik bir şekilde ele alınmalıdır.